Over 10 years we help companies reach their financial and branding goals. Maxbizz is a values-driven consulting agency dedicated.

Gallery

Contact

+1-800-456-478-23

411 University St, Seattle

maxbizz@mail.com

TOXIC İletişim ve Şefkat

Eğitimlerde genelde laf döner dolaşır amaca gelir, bu dünyada yaşama amacı gibi büyük konular konuşmaya vakit kalmasa da çalışma hayatı ile ilgili amaçlarını merak ederim katılımcıların.

Her sabah bizi yataktan kaldıran ve o çalışma alanına götüren şey ne olabilir ? herkesin güdüsü farklıdır, herkesin beklentisi ve isteği de farklıdır değil mi?

Onun cevabı işte o kadar kolay gelmiyor… Ben kendim yıllarca aramama rağmen, cevabı o kadar kolay bulamadım. Para için bunu yapan çok az insan tanıyorum, genelde güvenlik için, ne yapacağını bilemediği için diye cevap veriyor insanlar.

Çalışmasam ne yapacağım ki cevabı geldiğinde çok eğleniyorum, çünkü ben de 10 yıl önce bu soruya cevap veremiyordum ama artık verebiliyorum.

Neden mi takılıyorum bu cevaplara, çünkü organizasyonlarda toxic iletişimin kaynağının cevabını bilmediğimiz sorular olduğunu düşünüyorum. Hatta kendimize soramadığımız, yada soru cümlesi olarak bile farkında olmadığımız sorular.

Eşim bana çok kilit bir soru sormuştu zamanında,

“Para kazanmak zorunda olmasaydın ne yapmak isterdin?”

ne iş yapardın bile değil, ne yapmak isterdin.

Ben bu soruyu kendime hiç sormamıştım, hiç aklıma bile gelmemişti, ama sorulduğunda cevabım çok derinlerde hazırmış. Hemen cevap verdim. Kitap okumak, yazmak, öğrenmek ve paylaşmak. Tam da şu anda yaptığım şeyler, bir de bunun üstüne para kazanıyorum daha ne olsun 😊

Dönelim TOXIC iletişime, konudan dağılmayalım. Eğer kendime soracak bir sorum yoksa, yada sormam gereken soruyu biliyorum ama cevabım yoksa, yada cevabı biliyorum ama bunun sorumluluğunu alacak cesaretim yoksa o zaman ben ya TOXİC iletişim yaratırım (çoğu zaman farkında olmadan) yada TOXIC iletişime maruz kaldığımda duyarsız kalırım.

Bu nedenle sorular çok önemli, kendimize sorduğumuz, çalıştığımız organizasyona sorduğumuz sorular çok önemli.

Çalışan memnuniyeti anketi yapıyor olsaydım, çalışanlara tek bir soru sorardım,

“Her sabah sizi yatağınızdan kaldıran ve çalışma ortamınıza getiren şey ne?”

Bunun cevabı kimisi için başarı, kimisi için ortam (bu cevabı çok duyuyorum, buranın ortamı güzel diyorlar😊 çok samimi değil mi? ) kimisi için güvenlik yada adresim belli olsun, kimisi için öğrenme ve gelişme, kimisi için kariyer.

Bu cevaplar tam da insanların ihtiyaçları hakkında bilgi vereceği için daha sonra alt aksiyon başlıkları için gruplar bazında çalıştaylar yapardım. TOXIC iletişimin nedenlerini sorguluyorsanız eğer sakın anket yapmayın, birebir iletişimde olmak önemli. Cevaplarda deneyimleri, ihtiyaçları, duyguları duymak, kelimeler ile ifade edilmeyenleri duymak ve bazen de konu hakkında bilgi vererek, insanlarda ki yanlış algıyı orada değiştirmek en önemlisi. Yani temas etmeden kapsamadan (kabul ve anlayış olmadan) gelişme olmaz (Hanna Nita Schenler)

TOXIC iletişim ile ilgili daha öncede yazmıştık, TOXIC iletişim genelde organizasyonlarda SUÇLAYICI – SAVUNMACI – ALAYCI ve DUVAR ÖRENLER için kullandığımız bir terim.

Bunlar mahşerin 4 atlısı gibidir diye tanımlıyor John Gottman, birisi bir ortama geldiğinde, diğerleri de gelir. Bu nedenle bir ortamda bu davranışlardan sadece bir tanesi yoktur, birisi varsa hepsi vardır.

Toplantılarda eğer fikirler tartışılmıyorsa, yada gereğinden fazla tartışılıyorsa, kişiler birbirlerinin arkasını fazla kolluyor ve birbirlerini zorlamıyorlarsa, görüntüde herkes çok iyi anlaşıyor ama arkada dedikodular varsa, cinsiyet ayrımcılığı, etnik ayrımcılık yada sınıf ayrımcılığı yapılıyorsa bu ortamlar iletişim kurmak ve üretmek için sağlıklı ortamlar değil.

Biliyorsunuzdur belki OXFORD 2018 yılının sonunda TOXIC kelimesini yılın kelimesi seçti. Bunun sebebi, TOXIC kelimesinin heryerde kullanılmaya başlanmasındandı. Toxic çevre, Toxic eğitim, Toxic iletişim, Toxic …..bunun bu kadar artmasının tabi ki sosyolojik sebepleri var, organizasyonlarda yaşanan bu sıkıntılar tabiki tesadüf değil.

Benim bu konuda şöyle bir tezim var, bunu tabiki okuduğum bir çok kaynaktan geliştirerek söylüyorum. Şu anki yetkinliklerimiz ve bilgimiz geçmişten öğrendiğimiz bilgiler ve beceriler. Bugün ise yeni bir çağın içindeyiz yada başlangıcındayız, her zamankinden daha cahil durumdayız. Elimizdeki araçlar, bilgiler, yetkinlikler yetmiyor. Karar alma süreçlerinde, eleman yetiştirmede, stratejik planlamada, yada kişisel hayatımızda, çocuk yetiştirmede … yetmiyor bu bilgiler.

Herşey VUCA dünyasının istediği gibi, karmaşık, belirsiz, değişken…

İnsanlar bireysel olarak kendi içlerinde soruları yada cevapları bilmeyerek bir VUCA yaşıyorlar, bunun tezahürünü organizasyonlarda da görüyorlar ve dışarıdaki dünyada VUCA.

Şimdi bu kadar belirsizliğin olduğu bir dünyada güven gelişir mi?

Güvenin olmadığı bir yerde anlayış gelişir mi?

Anlayışın olmadığı bir yerde TOXIC iletişimin olmaması normal değil mi?

Peki ne yapacağız…

Futuristler, startup iş kuranlar, melek yatırımcılar, ekonomistler bu konuya benden çok daha farklı bakabilirler. Ancak ben davranış bilimlerinde geliştirdim kendimi ve dünyayı oradan okumaya çalışıyorum.

Son yıllarda gördüğüm şey ise bu kadar belirsizliğin içinde dayanmamız gereken ve eskilerden bu yana çok iyi bildiğimiz bir dayanak bulmamız gerektiği.

Bu dayanak bana göre ŞEFKAT – NEZAKET – NEŞE – SAKİNLİK yolundan geçiyor. İlk önce kendi yolculuğumuzda TOXİC’lerden arınmalı daha sonra da bunu etrafımıza yaymalıyız.

Ne demek istediğimi biraz daha detaylandırmak istersem, aslında bu 4 temel özellik Frits Koster tarafından “Four Friends of Life” modeli ile Mindfulness Temelli Şefkatli Yaşam eğitiminde anlatılıyor.

ŞEFKAT : derin kabul, sonucunu beklemeden olduğu kabul edebilmek, yargılamadan kabul edebilmek. Gelişim sürecine destek olmayı da kabul etmek. En önemlisi Öz-Şefkat, galiba en çok bunun eksikliği yüzünden kıyametler kopuyor. Çünkü insan kendisine öz-şefkat gösterse başkasına bunu çok rahatlıkla gösterebilir.

NEZAKET : gelen sorunların karşısında nazik bir duruş, güçsüz zayıf değil ama nazik duruş. Hem kendimize hem başkalarına

NEŞE : hayatın bir döngüden ibaret olduğunu kabul etmek, yaşadığımız hiçbir zorluk bugünkü gibi hep hayatımızda olmayacak, hayat devam ediyor, neşesi ile doğumları ile üretkenliği ile. Hayatın bir yerinde her zaman neşe / yaşam var.

SAKİNLİK : dolunay ışığı gibi, aslında güneş ışığı gibi ısıtmıyor ama gitmemiz gereken yol için de önümüzü aydınlatıyor. Süreçlere daha sakin bakabilmek, objektif ve dışarıdan değerlendirebilmek. Şahit gözünden bakarak, yargılamadan olayları kendi içinde değerlendirebilmek ve çözüm yollarını görebilmek son derece önemli.

Organizasyonlarda Liderler;

· TOXIC iletişim ile başa çıkmak istiyorlarsa,

· TOXIC iletişimin organizasyonun kendisine ve insanlara nasıl zarar verdiğini kabul ediyorlarsa,

önce kendi davranışları değişmeli. Yeni prensipler belirlenmeli, değerler bir daha gözden geçirilmeli.

İnsanların bu davranışlarına sebep olan herşey tekrar analiz edilmeli, bilgi , yetkinlik eksikliğimi, motivasyon eksikliğimi, yapılanlara olan inançsızlık mı, yazılı kurallar ile yazılı olmayan kurallar arasında ki uçurumlar mı, süreçler mi yoksa organizasyonun yapısı mı? bunların hepsine tek tek bakılması, analiz edilmesi gerekir.

Bu analizlerden sonra ancak, her bir başlık ile ilgili alınacak aksiyonlar ve bunların sürekliliğinin sağlanması ile organizasyonlardaki TOXIC iletişim minimize edilebilir.

Aksi taktirde TOXIC iletişim ayrık otu gibidir, bir tarafa ilaç verirsiniz, diğer taraftan büyümeye başlar, bu taraftan kopartır atarsınız, o diğer tarafta kendisine bir yer bulur ve çıkar.

TOXIC iletişimi minimize etmek için neler yapılabileceği konusunda daha derin bilgi almak isterseniz aysetopaktas@gmail.com adresinden bana her zaman ulaşabilirsiniz.

Toxic iletişimin azaldığı gerçek şefkatin beslendiği günler görmek dileklerimle.

Sevgiler

Ayşe